Covid-19 Sürecinde Tahkimde Süreler: Türk Hukukunda Öğreti ve Kurumsal Uygulamalar

Covid-19 Sürecinde Tahkimde Süreler: Türk Hukukunda Öğreti ve Kurumsal Uygulamalar

Dr. Öğr. Üyesi Ural Aküzüm*

7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun[2] uyarınca birçok kanunda değişiklikler yapılmıştır. Torba Kanun niteliğindeki bu kanunda Covid-19 (Koronavirüs) salgınının etkilerinin en aza indirilmesi amacıyla çeşitli alanlarda yeni düzenlemeler getirilmiştir. Şüphesiz bu süreçte hukuk alanında geçici nitelikte de olsa birtakım düzenlemelerin getirilmesi kaçınılmazdır. Zira ülkemizde yargının iş yükü hep gündemdedir ve özellikle büyükşehir adliyelerinde insan hareketliliği yoğundur. Hukuk pratiği bakımından yapılan düzenlemeler, genellikle adli ve idari yargı alanındaki sürelerle ilgilidir.

7226 sayılı Kanun Geçici Madde 1’e göre;

Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;

a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,

b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,

itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.”[3]

Kanunun bu hükmünden, bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin gerek taraflarca belirlenen gerekse de hâkim tarafından tayin edilen bütün usuli sürelerin 13 Mart 2020 tarihinden itibaren 30 Nisan 2020 tarihine kadar duracağı anlaşılmaktadır. Sürelerin durması hem hukuk hem idare hem de ceza mahkemeleri nezdinde gerçekleştirilen işlemler için geçerlidir. Arabuluculuk ve uzlaştırma süreçlerindeki süreler de 13 Mart ile 30 Nisan 2020 arası tarihlerde durmaktadır. Takip işlemlerine ilişkin süreler ise 13 Mart’tan değil 22 Mart 2020’den itibaren durmuş ve ilk olarak 30 Nisan 2020 tarihi, sürelerin duracağı son tarihi olarak belirlenmiştir. Ek olarak durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılacağı kabul edilmiştir. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanına, altı ayı geçmemek üzere durma süresini bir kez uzatma yetkisi verilse de salgının kontrol altına alınamaması durumunda yine kanun yoluyla hukuk alanındaki sürelerin durmasına ilişkin yeni düzenlemelerin yapılması olasıdır.

TAHKİM YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME

7226 Sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen hükmünde görüleceği üzere, adli sürelerin durdurulmasına ilişkin olarak düzenlenen Geçici 1. maddesinde tahkimdeki sürelere ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Oysa aynı paragrafta, arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki sürelere açıkça değinilmiştir. Dolayısıyla 7226 sayılı Kanun hükmünün tahkime ilişkin sürelerde kullanılıp kullanılamayacağı yorumlanmalıdır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki tahkim yargılamasında, taraflar sürelerin durdurulması konusunda mutabık kalarak tahkim yargılamasını durdurabilirler. Zira tahkimin özünde irade serbestisi prensibi bulunmaktadır. Taraflar aralarında yaptığı anlaşma ile tahkim yoluna gittiği gibi kural olarak tahkim içerisinde usul kurallarını belirleme hak ve yetkisine sahiptirler. Neticede hakemden sürelerin durdurulmasını veya uzatılmasını isteyebilirler. Bu sebeple sürelerin durması veya uzaması, tarafların ortak iradesiyle veya taraflardan birinin hakeme müracaat etmesi suretiyle mümkündür. Ad hoc tahkim, şüphesiz taraflara bu konuda daha geniş bir özgürlük alanı vermektedir. Ancak kurumsal tahkim merkezlerince yönetilen tahkim yargılamalarında da hakemler, kurumun tahkim kurallarını uygulayacaklar, tahkim kurumunun tahkim kuralarının izin verdiği ölçüde tarafların iradesine saygı göstereceklerdir. Ancak taraflardan birisinin, kendi lehine olacağı düşüncesiyle, sürelerin durmasına ya da uzamasına rıza göstermemesi durumunda ne olacaktır?

Yukarıda belirtildiği gibi Geçici Madde 1’de tahkimde sürelere açık bir düzenleme yer almaması belirliliği zayıflatmaktadır. HMK’nın 444. maddesinde, tahkime ilişkin ‘Kısım’daki konularda, açıkça aksi belirtilmedikçe, diğer usul hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde MTK 17. maddesinde de HMK’daki hükümlerin aksi belirtilmedikçe milletlerarası tahkime uygulanmayacağı belirtilmiştir.

Belirtmek gerekir ki doktrinde, HMK hükümlerine göre gerçekleştirilen tahkim yargılamaları bakımından sürelerin duracağı ancak kurumsal tahkimlerde sürelerin devam edileceği ifade ediliyor olmakla beraber bu maddenin amaca göre uygulanması gerektiğinden hareketle tahkim yeri Türkiye olan bütün tahkim yargılamaları bakımından da uygulanacağını savunan görüş bulunmaktadır[4].

Tarafların birinin talebinin diğer yanca kabul edilmemesi halinde hakeme müracaat edilerek pandemi döneminde dilekçe ve delillerin sunulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle süre uzatım talebinde bulunmak mümkündür. Koronavirüs salgını sebebiyle ortaya çıkan sosyal durum şüphesiz ki beklenilmeyen, öngörülemeyen ve olağan dışı bir durumdur. Bu yönüyle normal şartlarda süresi içerisinde yapılması gereken bir usuli işlemin yapılamaması, haklı ve makul görülmelidir. Aksi takdirde, yani mevcut sosyal şartların göz önünde bulundurulmaması sebebiyle bir tarafın aleyhine bir sonucun çıkması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamına dahi gelebilir.

ULUSAL TAHKİM MERKEZLERİNİN YAKLAŞIMI

İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC) bu süreçte faaliyetlerine devam etmekte, çalışanlar evden hizmet vermekle birlikte telefon ve e-posta iletişiminde ve kuryelerin alınmasında hiçbir kesinti bulunmamaktadır. Tahkim duruşmaları ise tarafların talebine ve/veya hakemin kararına göre video-konferans üzerinden düzenlenebilmektedir. 7226 Sayılı Kanun’un adli sürelerin durdurulmasına ilişkin olarak düzenlenen Geçici 1. maddesi uyarınca Sigorta Tahkim Komisyonu ve Tüketici Hakem Heyetleri süreler açısından söz konusu yasama faaliyetine uyumlu kararlar[5] alıp açıklamalar yapmışlardır.

Öte yandan İTOTAM Başkanı Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, yeni tarihli makalesinde[6] 7226 Sayılı Kanun’un adli sürelerin durdurulmasına ilişkin olarak düzenlenen Geçici 1. maddesinin tahkim davaları bakımından da geçerli olduğunu belirtmektedir:

“Kanunda genel olarak davadan söz edilirken, özel olarak tahkimde açılacak olan davalar bakımından özel bir hüküm getirilmemiştir. Kanaatimce Kanunun kabulünü gerektiren koşullar ve amacı, tahkim davaları bakımından da geçerli olduğundan, buradaki sürelerin durmasını, Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre tahkim yolu ile açılacak ya da açılmış davalar bakımından da geçerli kılmak gerekir. Ancak kurumsal tahkim kuralları hakkında sürelerin durması söz konusu olmayacaktır. Bu konuda kurumlar kendileri süre bakımında genel bir düzenleme yapabilirler. Yine tüketici hukuku bakımından hakem heyetine yapılacak başvurular hakkındaki sürelerin de 13.3.2020 tarihinden itibaren duracağını kabul etmek gerekir.”

Bu konuda İTOTAM Tahkim Divanı ise 30 Mart 2020 tarihli kararında[7] tahkimine konu olan süreler için aynen aşağıdaki şekilde karar almıştır:

Ülkemizdeki Covid-19 salgın hastalığı sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; 22.03.2020 gün ve 31076 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile fevkalâde hallerde tatilden daha geniş bir uygulama kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanı Kararında takiplerin durması yanında,

· icra ve iflâs hukuku ile taraf ve takip işlemleri yapılmamasına,

· yeni icra takiplerinin alınmamasına ve

· ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine de karar verilmiştir.

Fevkalâde mühlet süresi içinde, yani 20.03.2020 ilâ 30.04.2020 tarihleri arasında tüm icra ve iflâs takiplerinin durmasına karar verilmiştir. Böylelikle mevcut takipler bakımından yapılacak takip işlemleri bakımından süreler, fevkalâde mühlet süresi boyunca işlemeyecektir.

Fevkalâde mühlet hakkında Cumhurbaşkanı Kararından sonra, 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 1. maddesi ile sürelerin durdurulması hakkında ikinci bir düzenleme yapılmıştır.

[…]

Her iki düzenlemede de ihtiyati tedbir kararı ve ihtiyati haciz kararı istenmesi önlenmemiştir. Nitekim mahkeme uygulaması da bu yöndedir. Bu nedenle anılan süre içinde, her iki hukuki koruma önlemi talep edilebilecek ve hatta ihtiyati tedbirler hakkında verilen kararın icrası da istenebilecektir. Bu iki geçici hukuki koruma önlemine ilişkin süreler de durdurulmamıştır.

Gerek Cumhurbaşkanı Kararında ve gerekse 7226 sayılı Kanunda kurumsal tahkime ilişkin hükümler hakkında bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte salgının sonuçlarının aynı olması sebebiyle, İTOTAM’da açılmış olan tüm tahkim davalarına ve arabuluculuk süreçlerine ilişkin süreler ile hakemler, arabulucu veya Genel Sekreterlik tarafından verilmiş bulunan sürelerin 30.03.2020 tarihinden 30.04.2020 tarihine kadar durdurulmasına karar verilmiştir.

Duran sürelerin 30.04.2020 tarihinden sonra kalan süresinin on beş günden daha az olması halinde, bu sürelere on beş gün ilâve edilecektir.

7226 sayılı Kanun sadece sürelerin durması yönünde düzenleme getirdiğinden durma süresi içinde dava açılmasını engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Bu itibarla, dava açılmasıyla meydana gelen sonuçlar doğacaktır. Durma süresi içinde tebligat yapılmasını önleyen bir hüküm de bulunmadığından durma süresi içinde tebligat yapılabilir. Ancak bu tebligat herhangi bir şekilde sürenin işlemeye başlamasını sağlamayacaktır. Örneğin durma süresi içinde tahkim başvurusu yapılırsa başvuruya cevap süresi olan 30 günlük süre 30.04.2020 tarihine kadar cevap süresi işlemeye başlamayacak bu sürenin bitiminden sonra süre işleyecektir.

Bu süre içinde sadece bir tür ihtiyati tedbir niteliğinden olan acil durum hakemine müracaat edilerek karar vermesi istenebilecektir. Ancak, her olayın niteliğine göre yapılan talepleri değerlendirip taraflara ilave süre verilip verilmeyeceğine acil durum hakeminin karar vermesi doğal mümkündür.

SONUÇ YERİNE

İstanbul Ticaret Odası Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi (İTOTAM) Tahkim Divanı tarafından alınan kararda görüleceği üzere, 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamına tahkime ilişkin sürelerin de dâhil edileceği kabul edilmiş; bu çerçevede Merkez bünyesinde açılmış olan tüm tahkim davalarına ilişkin süreler ile hakemler veya Genel Sekreterlik tarafından verilmiş bulunan sürelerin de belirtilen tarihler arasında durdurulmasına karar verilmiştir.

Merkezin bu kararında, bağımsız bir kurum olarak, Kanunca ve Cumhurbaşkanı Kararı’nca mahkeme ve arabuluculuk sürelerinin durdurulmasına ilişkin hükümler varken, ‘salgının sonuçlarının aynı olması sebebiyle’ tahkime ilişkin sürelerin de durdurulmasına karar vermiştir. Bir başka deyişle olay henüz mahkeme aşamasına varmadan, tahkime ilişkin sürelerin durdurulduğunu, bir Divan Kararı ile bildirmiştir. Tahkime ilişkin sürelerin mağduriyet ya da hak kaybı doğuracağı düşünülerek böyle durumlarda Acil Durum Hakemi uygulamasına başvurulması tavsiye edilmiştir. 7226 sayılı Kanunun kapsamına tahkime ilişkin sürelerin de dâhil olup olmadığı ise, esas olarak, bu konuda bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemeye başvurulması durumunda belirlilik kazanacaktır.

Şüphesiz ki 7226 sayılı Kanun Geçici Madde hükmü de gözetilerek, tahkime ilişkin bütün sürelerin ve hukuki işlemlerin yapılmasının durdurulduğunu söylemek mümkün değildir. 7226 sayılı Kanunda ihtiyati tedbir kararı ve ihtiyati haciz kararı istenmesi önlenmemiştir. Dolayısıyla anılan süre içinde, hukuki koruma önlemi talep edilebilecek ve ihtiyati tedbirler hakkında karar verilebilecektir. Ancak belirtmek gerekir ki ihtiyati haciz kararı verilmesi halinde bu kararın icraya konması mümkün değildir zira icra takip işlemlerinin yapılması bakımından yasak söz konusudur.[8]. Ayrıca İTOTAM Divan Kararı’nda belirtildiği gibi 7226 sayılı Kanun sadece sürelerin durması yönünde düzenleme getirdiğinden durma süresi içinde dava açılmasını engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla durma süresi içerisinde dava açılabilir ve tebligat yapılabilir. Ancak bu tebligat herhangi bir şekilde sürenin işlemeye başlamasını sağlamaz.

Kanımızca tahkim yargılamasında Kanunda belirtilen sürelerin doğrudan uygulanması zaruri değildir. Bir başka deyişle, tarafların ortak iradesine dayanan ve video-konferans gibi mevcut teknolojinin imkanlarıyla gerçekleştirilebilen tahkim yargılamasına, fiziki şartlar elverdiği ölçüde devam edilebilir. Dolayısıyla Kanunda belirtildiği gibi doğrudan sürelerin durdurulması şart değildir. Zira tarafların tahkim yargılamasını tercih etmesinin bir sebebi de tahkim yargılamasının, devlet yargılamasından daha hızlı olması ve gizlilik barındırmasıdır. Önümüzdeki pandemi sürecinin ne kadar süreceği belirsizdir.

Nitekim salgınla mücadele sürecinin uzaması durumunda durdurulan süre de artmaya devam edecektir. Bu yönüyle, bu süreçte, teknolojik imkanlar vasıtasıyla tahkim yargılamasına ilişkin bazı işlemlerin gerçekleştirilmesi tarafların arzu ettiği bir sonuç olabilir. Ancak kanımızca bu durum ancak tarafların bu konuda ortak talebiyle mümkün olmalıdır. Bir başka deyişle 7226 sayılı Kanunda belirtilen süre durdurulmasına yönelik hükümlerin, eğer tarafların aksi yönde bir talebi yoksa- tahkime ilişkin süreler bakımından da uygulanması, amaçsal yorum kurallarına uygundur. Bununla birlikte tahkimin taraf iradesini ön planda tutan özellikleri göz önünde bulundurularak bu pandemi sürecinde süre durdurulması kurallarının dışına çıkılarak yargılama işlemlerinin yapılabilmesi mümkündür. Buradaki kilit unsur tarafların bu yönde ortak bir iradesinin bulunmasıdır.

* İstanbul Tahkim Derneği (İSTA) Başkan Yardımcısı, Gedik Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku ABD Öğr. Üyesi, Kabine Hukuk Bürosu Kurucu Ortak, uakuzum@kabinelaw.com

[2] RG. 26.03.2020, S.31080.

[3] Hükmün devamında;

a) Suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım ile disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri,

b) 5271 sayılı Kanunda düzenlenen koruma tedbirlerine ilişkin süreler,

c) 6100 sayılı Kanunda düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler,

kapsam dışında bırakılmıştır. Bir başka deyişle bu seçenekler bakımından taraflar bakımından sürelerin durması söz konusu değildir.

Bunun dışında,

a) İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilan edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflas dairelerince satış günü verileceği, bu durumda satış ilanının sadece elektronik ortamda yapılacağı ve ilan için ücret alınmayacağı,

b) Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemelerin kabul edileceği ve taraflardan birinin, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebileceği,

c) Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının, durma süresince devam edeceği,

ç) İcra ve iflas hizmetlerinin aksamaması için gerekli olan diğer tedbirler alınacağı açıkça düzenlenmiştir.

[4] Sema Taşpınar Ayvaz, 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1.Maddesi Kapsamında Yargıda Sürelerin Durması, TBB Online Eğitim Programları.

[5] https://www.ista.org.tr/tr/blog/turkiyedeki-tahkim-kurumlarinin-koronavirus-onlemleri

[6] PEKCANITEZ, Hakan; 2279 sayılı Cumhurbaşkanı (Fevkalâde Mühlet) Kararı ile 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesinin Birlikte Değerlendirilmesi. Erişim: https://blog.lexpera.com.tr/2279-sayili-karar-ile-7226-sayili-kanunun-birlikte-degerlendirilmesi/. Son erişim tarihi: 8.4.2020.

[7] 30.03.2020 tarihli İTOTAM Divan Kararı için bkz. https://www.itotam.com/.

[8] Sema Taşpınar Ayvaz, 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1.Maddesi Kapsamında Yargıda Sürelerin Durması, TBB Online Eğitim Programları.